Bu konu Türk Ceza Kanununun “Topluma Karşı Suçlar” başlığındaki 10. Bölüm olan “Bilişim Alanında Suçlar” ile ilgili bir konudur. Türk Ceza Kanunu madde 245/1 gereğince; Başkasına ait bir banka veya kredi kartını her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın, bunu kullanarak ya da kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa; 3 yıldan 6 yıla kadar hapis veya 5000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu fıkradan anlamamız gereken, başkasına ait bir banka veya kredi kartını o kişiden rızaen, yani o kişinin o kişinin isteği ve bilgisi kapsamında yahut istemeden yani o kişi bilmeden, görmeden almamız fark etmeksizin o kartı kullanan kendisi ya da başkasına yarar sağlayan kimse bu suçu işlemiş sayılır. Türk Ceza Kanunu madde 245/2 gereği, başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi 3 yıldan 7 yıla kadar hapis veya 10000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu halde kişi başkasına ait bilgiler ile sahte bir kredi ya da banka kartı oluşturur ise, bu sahte kartı kullanmasa dahi, üretmesi, satması, devretmesi, satın alması veya kabul etmesi bile suçun oluşması için yeterlidir. Yarar sağlanmasa dahi suç oluşmuş sayılır. Sahte oluşturulan ya da üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi fiili daha ağır bir ceza gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde 4 yıldan 8 yıla kadar hapis veya 5000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Sahte oluşturulan kredi kartının ikinci fıkra aksine kullanılması sonucu ve bu sahte kartı kullanan kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlaması sonucu oluşan bir suçtur, bu fıkra sahte kredi kartını kullanma ile ilgili suçu düzenler. Ayrıca 3. Fıkrada “fiili daha ağır ceza gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde” denmektedir, yani kişi bu sahte banka veya kredi kartı ile daha ağır bir suç işlerse bu fıkra değil, daha ağır olan fıkranın cezası uygulanır. Ayrıca birinci fıkrada yer alan suçun haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin yani henüz boşanmamış ve birlikte yaşayan eşlerin, üstsoy, altsoy veya bu derecede kayın hısımlarından birinin yahut evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. Bunlar cezasızlık halleridir, yani eşlerden biri diğerine karşı, bir çocuğun babasına ya da annesine karşı ya da aynı evde yaşayan kardeşlerden biri diğerine karşı yukarıda sayılan fıkralardaki fiilleri işlese dahi bir ceza verilmez. Bunun sebebi ise bu kişilerin Türk Ceza Kanununda cezasızlık hükmüdür.